28 Haziran 2013 Cuma

DAY & NIGHT

DAY & NIGHT
Uuuffff! amaa uuuf yani :)
Çünkü öyle değişik garip bi diziliş var ki çıldırmalık..
Benim bu haftam mesela! Ben, geçen pazar herşey çok iyi, çok güzelken akşamüstü bi yorgunlaştım bi halsizleştim. Geçer diye düşündüm çok üstünde durmadım. Pazartesi kafede üstüne bi durgunlaştım, nasıl kırığım ama nasıl halsizim. Geçti pazartesi, salı günü artık patlak verdi. Allahtan Efe hissetmiş gibi erken geldi, zeynep abla da sağolsun, “bu bi işaret hadi sen çık” dedi, ben eve gelip bi uyumuşum. Ama enerjim sıfır, yerlerde. Ne zevk alabiliyorum, ne iyi düşünebiliyorum, nede ufacık bi güç var içimde. O kadar korkuyorum ki öyle zamanlarda sağlıksızlıktan, tarifi yok. Hep öyle mi olcak korkusu sarıyo. Normalde aşırı enerjik ruh halim yüzünden. O enerjim geri gelmicek diye korkuyorum! Kendimi bi dede gibi hissediyorum, güçsüz, yorgun, zayıf ve sönük!
Parlamamak hissi!
Sonra Allahım çok şükür ki perşembe günü toparladım, gün içinde arada yine belirir gibi oldu halsizlik kafasına kafasına vurdum höt diye! Ve tam bu kutsal günde; yani iznimin başlangıç gününde, yüzbinlerce kere çok şükür allahım :) een içimde yine o kıpırtı, o yanardağımsı enerji ohh :)
Bugün bi doğumgünü :)  Kalbimin, en derinimin, eeennn içimden bi parçamın doğumgünü 28 haziran. İnsan bitanecik başına anlamlandıramayabiliyo zaman zaman hayatı! Bence öyle! Bişey lazım, bi dal bile olsa tutmak için bişey lazım! Yaratıcılığını körükleyen, ilham veren, gülümseten, gözlerini yumduran muzip muzip gülerken :) onun yüreği benim O’m. İyiki o tatlı annesi doğurmuş onu da bulmuş beni. Bi kocaman ‘çok şükür’ daha.
Diğer bi ‘çok şükür’de izinime gelsin :) Tea&Potumdan bebeğimden iki hafta ayrı kalmak beni garip bi boşluğa soksa da yıllar sonra üstüste 16 gün izinli olmak mııııııı neeeeee :)))))) işte o yüzden bugün hiç bitmesin diye hala direniyorum :) ya günler bitiyo ve ben üzülüyorum. Zamanlar geçiyo. Bu 16 günün geçmesine mani olmak istiyorum. Ne bilim bişi yapmam lazım. Öyle bişi bulmam lazım ki uzuuunca bi zaman yetsin. Bi yolunu keşfet nihocuk :)
Şu anda nasıl mı hissediyorum kendimi? Yeryüzündeki heerbirkese verebilecek bi cevabım var gibi mutlu olabilmek için.
Dik kafalı, hayalperest, maymun modundayım :)
Yaşamayı çok seviyorum, kendimi çok seviyorum, serhatımı çooook fena seviyorum, sinoşkomu, ailemi, işimi, etrafımdakileri, yaşadıklarımı, hatalarımı, iyilerimi kötülerimi bıdıbıdı bıdıbıdı çoook seviyorum. Bu benim en iyi yaptığım şeymiş gibi seviyorum herşeyi :p

Uuuffff! amaa uuuf yani :)

Çünkü öyle değişik garip bi diziliş var ki çıldırmalık..

Benim bu haftam mesela! Ben, geçen pazar herşey çok iyi, çok güzelken akşamüstü bi yorgunlaştım bi halsizleştim. Geçer diye düşündüm çok üstünde durmadım. Pazartesi kafede üstüne bi durgunlaştım, nasıl kırığım ama nasıl halsizim. Geçti pazartesi, salı günü artık patlak verdi. Allahtan Efe hissetmiş gibi erken geldi, zeynep abla da sağolsun, “bu bi işaret hadi sen çık” dedi, ben eve gelip bi uyumuşum. Ama enerjim sıfır, yerlerde. Ne zevk alabiliyorum, ne iyi düşünebiliyorum, nede ufacık bi güç var içimde. O kadar korkuyorum ki öyle zamanlarda sağlıksızlıktan, tarifi yok. Hep öyle mi olcak korkusu sarıyo. Normalde aşırı enerjik ruh halim yüzünden. O enerjim geri gelmicek diye korkuyorum! Kendimi bi dede gibi hissediyorum, güçsüz, yorgun, zayıf ve sönük!

Parlamamak hissi!

Sonra Allahım çok şükür ki perşembe günü toparladım, gün içinde arada yine belirir gibi oldu halsizlik kafasına kafasına vurdum höt diye! Ve tam bu kutsal günde; yani iznimin başlangıç gününde, yüzbinlerce kere çok şükür allahım :) een içimde yine o kıpırtı, o yanardağımsı enerji ohh :)

Bugün bi doğumgünü :) 

Kalbimin, en derinimin, eeennn içimden bi parçamın doğumgünü 28 haziran. İnsan bitanecik başına anlamlandıramayabiliyo zaman zaman hayatı! Bence öyle! Bişey lazım, bi dal bile olsa tutmak için bişey lazım! Yaratıcılığını körükleyen, ilham veren, gülümseten, gözlerini yumduran muzip muzip gülerken :) onun yüreği benim O’m. İyiki o tatlı annesi doğurmuş onu da bulmuş beni. Bi kocaman ‘çok şükür’ daha.


Diğer bi ‘çok şükür’de izinime gelsin :) Tea&Potumdan bebeğimden iki hafta ayrı kalmak beni garip bi boşluğa soksa da yıllar sonra üstüste 16 gün izinli olmak mııııııı neeeeee :)))))) işte o yüzden bugün hiç bitmesin diye hala direniyorum :) ya günler bitiyo ve ben üzülüyorum. Zamanlar geçiyo. Bu 16 günün geçmesine mani olmak istiyorum. Ne bilim bişi yapmam lazım. Öyle bişi bulmam lazım ki uzuuunca bi zaman yetsin. Bi yolunu keşfet nihocuk :)

Şu anda nasıl mı hissediyorum kendimi? Yeryüzündeki heerbirkese verebilecek bi cevabım var gibi mutlu olabilmek için.

Dik kafalı, hayalperest, maymun modundayım :)

Yaşamayı çok seviyorum, kendimi çok seviyorum, serhatımı çooook fena seviyorum, sinoşkomu, ailemi, işimi, etrafımdakileri, yaşadıklarımı, hatalarımı, iyilerimi kötülerimi bıdıbıdı bıdıbıdı çoook seviyorum. Bu benim en iyi yaptığım şeymiş gibi seviyorum herşeyi :p


7 Haziran 2013 Cuma

I’LL BE CHAPULLING FOREVER

Boğazımda kocaman bi yumru var.


Ülke olarak kocaman bi sınavdan geçiyoruz. Blogumda siyaset hakkında görüşlerimi yazmıcam. Siyasetten hiç anlamıyorum çünkü. Anladıklarıma, inandıklarıma ve bildiklerime ters düşüyo genelde bütün olanlar. Siyasi konular konuşulan yerden fıtı fıtı uzaklaşırım, kanalı değiştiririm yada ‘hı hı evet hı hı’ yaparım.

Ama bugün yaşadıklarımız siyaset değil.

Başımızdaki sevgi duygularını genç yaşında satmış, beynini yıkatmış, hırsla güç elde etmiş ve güçle kendini kaybetmişlerin kontrolsüzlüğü!! Paniği!! Terör ve pkk yüzünden çok sabah uyandığımızda haberleri açınca içimiz titredi, gözlerimiz doldu. Avutucu konuşmalarla lanet ettik düzene. Elimiz kolumuz hep bağlı kaldı. Taş bastık hepimiz yüreğimize.

Ama 31 mayıs sabahından beri ülkede olanlar baştakilerin parmak ucuyla yönetebileceği olaylardı. Basitti çünkü! Çocukçaydı! Çünkü bu sefer karşılarındaki terör diildi, pkk diildi, dış güçler diildi. Bi avuç gençti, bi avuç genç bu park da yok olmasın, artık sinemalar gibi, orman çiflikleri gibi, sanat gibi, topraklar gibi, inanışlar gibi satılmasın-dı. ‘O’ artık kürsüye çıktığında konuşma üslubunu değiştirsin, halkı azarlar gibi konuşmasın, halkına bi kere de ‘yüce türk milletim’ desin, SAYGI duysun, dinlesin-di.

Ama belli ki hükümetinde en az bizim kadar burasına kadar gelmiş olucak ki öncekiler gibi yalan açıklamalarla boş vaadlerle olayı ört bas etmek yerine harekete geçti saçma sapan bi zamanda, saçma sapan bi şekilde.. Uyuyan gençlere en savunmasız zamanında biber gazıyla saldırmayı seçti! Ve durmadı. Üstüne birde onlara çapulcu dedi. Günlerdir gördüğüm videolar, okuduklarım ve duyduklarım karşısında tam yaşadığım ülkemden iğrenicek soğuyacak oluyorum ki diğer yanda pırıl pırıl yaşıtlarımın yarattıklarını mücadelesini, olanları ‘TEMİZ TUTMA ÇABASINI’ kalbinde sevgi temiz duygular olan grupları görünce kendime geliyorum. Bunlar olacaktı zaten diyorum içimden!

Atatürk’ün, Amerikalı gazeteci Marcosson’a verdiği röportajda söylediği sözlerin bir bölümü: “Bir gün, cihan harbinden sonra Ortadoğu’da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil emperyalist güçlerin yanında yer alırsa aynı akıbete kendileri uğrayacaktır ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı onların da hakkından gelecektir…”

Sonra bi an sıyrılıyorum türk kimliğimden, partilerden, tarihten, yukardan bakıyorum insanın insana ettiklerine, kötülüğün yoğunluğuna, sevgisizliğe, insanoğlunun içinde kopan hırslara öfkelere.. Ben bile, siyasetle ilgim olmayan ben bile biyerlerden tayyibin sesini duyunca içimde doğan iğrenme duygusuna bakıyorum.. Biz napıyoruz? Yıllarca topraklara vatan densin diye kan dökülmüş, vatan denmiş, savaşlar kavgalar edilmiş, sonrada yine insan tarafından sömürülmüş topraklar, mahvedilmiş, pisletilmiş, kirletilmiş, iyi bakılmadığı bi kesin! Kötülükler yapılmış, hem insana, hem doğaya, hem hayvana! Gerizekalıca bi düzen ve kurallar konulmuş, boyun eğilmiş, tembelleşilmiş, aynılaştırılmış insanların hayatları, yaratıcılık ve sevgi baltalanmış, sıradanlık ve razı gelme içimize işlenmiş. Bugün hala sokaklarında olanlara bakınca bu defa ben insan olduğum ve izlediğim için çok utanıyorum. Saklanmak istiyorum evrenin ruhundan.

İnsanoğlunun ‘sevgi’yi öğrenebilmesi bu dünyada çok zor. Çünkü hep güç daha tatlı geliyo. Gücü hep dışarda arıyo insan. Ve buluyo da işin kötüsü.

İçimizdeki gücü iyiye kullanabilseydik belki birbirmizle paylaşmayı, hissetmeyi anlamayı bilirdik. Bugün O çıkıp orda tüm dünyada gözler onun üstündeyken öyle bi konuşma yapardı ki, herkes kendine gelirdi! Saygı bile duyabilirdik onunla hiçbi zaman aynı görüşte olmayacağımızı bilsek bile, uzlaşabiliniceğini gösterirdi. O bi politikacı, çıkıp politik laflar etse bile halkı yatıştırabilirdi. Onun elinde o güç, mevki ve konum var çünkü. Bir tane ‘anlıyorum’, bir tane ‘ATATÜRK’, bir tane ‘SEVGİ’ dese yeterdi, yarım ağızla. Ama ne yazık ki imkansız.

Sadece içimde hep umut var çünkü çok güzel insanlar da var. Paylaşan, iyiye yönlendiren. Direnen. Chapulling’in ne olduğunu tüm yaratıcılığıyla temizliyen güzelleştiren.

Bi gün gelicek, hepimizi sadece sevgi kurtarıcak. Sevginin gücünü her insan tadıcak. Belki geç kalmış olucak belki zamanında öğrenicek ama herkes bigün ‘doğruymuş’ diyecek.