20 Temmuz 2013 Cumartesi

biz neden varız ya

Upuzun dinlendik serhoskmla uzaklaşıp. Uzun uzun sustuk, uzun uzun dinledik. Kaçışımızın ilk iki günü zaten adapte olamadık. Tam iki koca şapşaldık :) Çünkü o kadar koşmaya, aceleye, yetişmeye, planlamaya programlanmışız ki, salamadık kendimizi. Uyuyomuşuz. Uyandığımızda üçüncü gündü ❤  
Hiç bitane normal bişey yapmadık. Herşeyi ilk defa yaptık, keşfettik durduk. Taşları dinledik, sulara sarıldık (laf olsun diye demiyorum gerçekten :) saklıkentte mağaraların duvarlarından sızan sulara yanağımızı yaslayarak sarıldık resmen :) özlemişiz :), tırmandık, indik, atladık, uçtuk.. Ben gittiğimde mesela ara ara hala midem ekşiyodu, bulanıp duruyodu, orda unuttum gitti :)
Unutmamız lazım bazı bildiklerimizi, herşeyi hatırlamamız, doğru analiz etmemiz gerekmiyo, hep haklı, hep doğru bilmek zorunda değiliz. Herşey hakkında blirkişi raporu vermemiz gerekmiyo. Bazen biçok şey, sadece çok ”olabiliiir”. Kabul. Yada ‘tamam noolmuş yani’
Bu uzaklaşma beni kendime yaklaştırdı. Özellikle Serhat tam bir filozoftu tatil boyunca :) Onun kurcalamaları, soruları, cevapları.. O bi level atladı zaten bulduğu cevaplarla. Beni de aydınlattı. 
Asıl sorumuz şuydu kabakta o kapkaranık sahilde, etrafta kimse yokken, çıt bile çıkmıyoken, sadece dev gibi yamaçlardaki cır cır böcekleri ve yatarken ayakucumuzdan başlayıp kafamızı en yukarı kaldırdığımızdaki yerde dağın üstünde biten yıldızlar varken sorduğumuz;
'neden olmuşuz ya biz?'
neden varız yani?
Didinip uğraşma çabamız niye, asıl ne? Sonuçta dedelerimiz 80 yaşında işte şu anda, bazıları bizimle bazıları diil,  onlar ne hissediyo, yani belli bi maddi seviyeye gelmek, belli malı mülkü edinmek, çoğalmak, aile olmak peki sonra.. 
Çok derinden, sessiz bişey var süregelen, yüreğimizden geçen, pır pır ettiren, gözlerimizi parlatan, ‘ayyyyyyy’ dedirten, yada zaman zaman içimizi parçalayan, yaralayan.. Bu duygular dinleyince çok şey anlatıyo, sanki gökyüzüyle, ağaçlarla, toprakla, hayvanlarla aynı dili konuşuyo, evrensel varoluşla aynı şeyi hissediyo.. Duruyo herşey.. Durmayan biçok şey boşuna ve saçma geliyo. 
Çok şey daha farklı artık. Değişiyo yaşamımız hepimizin.
Aynı yerde durmak, aynı açıdan bakmak, bundan sıkılmamak doğru değil. Çok şey var bulmamız gereken, hissetmemiz, paylaşmamız, üretmemiz, çoğaltmamız gereken ❤
Nefes almak, rutini kırmak, kendimiz olmak.. Ne kadar çok şey var bilmediğimiz.. hemde içimizde bulunmayı bekleyen ❤
❤❤❤

Upuzun dinlendik serhoskmla uzaklaşıp. Uzun uzun sustuk, uzun uzun dinledik. Kaçışımızın ilk iki günü zaten adapte olamadık. Tam iki koca şapşaldık :) Çünkü o kadar koşmaya, aceleye, yetişmeye, planlamaya programlanmışız ki, salamadık kendimizi. Uyuyomuşuz. Uyandığımızda üçüncü gündü ❤  

Hiç bitane normal bişey yapmadık. Herşeyi ilk defa yaptık, keşfettik durduk. Taşları dinledik, sulara sarıldık (laf olsun diye demiyorum gerçekten :) saklıkentte mağaraların duvarlarından sızan sulara yanağımızı yaslayarak sarıldık resmen :) özlemişiz :), tırmandık, indik, atladık, uçtuk.. Ben gittiğimde mesela ara ara hala midem ekşiyodu, bulanıp duruyodu, orda unuttum gitti :)

Unutmamız lazım bazı bildiklerimizi, herşeyi hatırlamamız, doğru analiz etmemiz gerekmiyo, hep haklı, hep doğru bilmek zorunda değiliz. Herşey hakkında blirkişi raporu vermemiz gerekmiyo. Bazen biçok şey, sadece çok ”olabiliiir”. Kabul. Yada ‘tamam noolmuş yani’

Bu uzaklaşma beni kendime yaklaştırdı. Özellikle Serhat tam bir filozoftu tatil boyunca :) Onun kurcalamaları, soruları, cevapları.. O bi level atladı zaten bulduğu cevaplarla. Beni de aydınlattı. 

Asıl sorumuz şuydu kabakta o kapkaranık sahilde, etrafta kimse yokken, çıt bile çıkmıyoken, sadece dev gibi yamaçlardaki cır cır böcekleri ve yatarken ayakucumuzdan başlayıp kafamızı en yukarı kaldırdığımızdaki yerde dağın üstünde biten yıldızlar varken sorduğumuz;

'neden olmuşuz ya biz?'

neden varız yani?

Didinip uğraşma çabamız niye, asıl ne? Sonuçta dedelerimiz 80 yaşında işte şu anda, bazıları bizimle bazıları diil,  onlar ne hissediyo, yani belli bi maddi seviyeye gelmek, belli malı mülkü edinmek, çoğalmak, aile olmak peki sonra.. 

Çok derinden, sessiz bişey var süregelen, yüreğimizden geçen, pır pır ettiren, gözlerimizi parlatan, ‘ayyyyyyy’ dedirten, yada zaman zaman içimizi parçalayan, yaralayan.. Bu duygular dinleyince çok şey anlatıyo, sanki gökyüzüyle, ağaçlarla, toprakla, hayvanlarla aynı dili konuşuyo, evrensel varoluşla aynı şeyi hissediyo.. Duruyo herşey.. Durmayan biçok şey boşuna ve saçma geliyo. 

Çok şey daha farklı artık. Değişiyo yaşamımız hepimizin.

Aynı yerde durmak, aynı açıdan bakmak, bundan sıkılmamak doğru değil. Çok şey var bulmamız gereken, hissetmemiz, paylaşmamız, üretmemiz, çoğaltmamız gereken 

Nefes almak, rutini kırmak, kendimiz olmak.. Ne kadar çok şey var bilmediğimiz.. hemde içimizde bulunmayı bekleyen ❤



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder