29 Ağustos 2014 Cuma

Teleskop alalım mesela :)


     


"Tüm evren ile bağlantımızı anladığımız “varlık” noktasına vardığımızda, var olan her şeyin bünyesinde ki sevgiyi, tanrısallığı gördüğümüzde, ışığın farkına varıp, ışıkla bir olduğumuzda ve birlik bilincine ulaştığımızda şuurumuz auranın altıncı düzeyine ulaşmıştır demektir. Göksel beden altıncı katmandır. Burası ruhsal coşkuyu ve etkiyi hissettiğimiz alandır."

Daha okurken bile insan farklı hissetmiyo mu? Kendini böyle hissetmek gibi bişey de var.. Bunlarla ilgili okumak, saatlerce konuşmak keşfetmek de var..

Tabi biriyleyken, canını sıkan bişeyi uzun uzun anlatmak, içini dökmek için olmuş bişileri bidaha bidaha yaşayıp en ince detaylarıyla konuşmak, bişeylere takılıp kalıp hep onlardan bahsetmek yada onlarca yıldır geçip gitmiş olan ve çok da basitçe yine geçip gidicek olan siyasetçiler ve yalan dünyaları hakkında tartışmak da tercih tabi :)

ay ama yok teşekkür ederim ben almıyım.

Bi an dinliyorum, katılıyorum ama çok geçmeden her seferinde aynı şeyi hissediyorum tüm hücrelerimin bıdık minnoş çekirdeklerinde hatta kofullarında  :)  ya sıkılıyorum, siyasetten de futboldan da herhangi bir fanatizimden, taraf tutmaktan, yargıdan, eleştiriden.. Ya hiç mi yapmıyorum, yapıyorum.. En basitinden bi müşterim güzelim bi yasemin incileri çayının yanında tatlı isteyince bile hemen çat diye beynimde ' yaaa onun yanında o istenir mi yaaa' diyip geçiyorum yada en alakasız biri için 'ya onunla o giyilirmi ıyy'..

Ohooo bunlarla dolu beynim :) önyargıya da eleştiriye de sahipim ne yazık ki.. Ama neyse ki iz miktarlarda :)

Ama hiç kimse ama hiçbirkimse benim bi dertten 10 dk.dan fazla neden sıkıntı duyduğumu anlattığımı duymamıştır.. Şikayet etmem ki hiç, bununla övündüğümden marifetten saydığımdan değil; sevmediğimden. Sevmiyorum.

Çözüm bulmayı seviyorum, üretmeyi seviyorum. Yaratmayı seviyorum. Sorunu bulmayı seviyorum. Ama ondan şikayet etmeyi sevmiyorum, o yüzden de önce kendim etmiyorum. Faydasız buluyorum. İçini dökmek diye bişey var mı emin değilim. İçini dökmek mi içini şişirmek mi bilmiyorum. Gerçekten de emin değilim. İçini sorunları çözerek dökebilirsin, sakız gibi aynı şeyden şikayet ederek değil. Öyle zamanlarda evrenle bağlantımızı koparıyoruzdur heralde.. Onun yaratıcı gücüne kapatıyoruz kanallarımızı. Unutuyoruz orda, heryerde olduğunu.

Miniciğiz, sorunların hepsi herbiri de minicik. Geçici ve minicik. Sağlık en önemlisi ve onuda bozan kendi minicik beyinlerimiz ve beyinlerimizin yarattığı blokajlar, sınırlar.. Evet, Beyinlerimiz minicik bence, kocaman bişey varsa sahip olduğumuz o da yüreklerimiz.. Beyin, zihin; bunlardan faydalanabiliriz sadece. Ama yürekten faydalanamazsın. Yürekle işbirliği yapmadan herhangi bi başarı elde edilebileceğine inanmıyorum hayatımızda. Bize iç huzur ve mutluluk getiren bişey başarıdır sadece. Kazanılan yada geçilen aşamalar değil.

Orda dışarda bi evren var, varoluş var, yüzyıllar var yaşanmışlıklarla dolu, bide minicik insan ömürleri var. Hepsi kendi dönemlerindeki sorunlarda boğulmuş, kimisi hiç hissetmemiş varoluşu, korkularla yaşamış çocuklarını öyle büyütmüş, onlar kendi çocuklarını, onlar da kendi çocuklarını.. Ama hepsinin ömürleri minicikmiş. Onlar gelip gitmiş. Dönemler geçip değişmiş, evren kanunlarıyla hep dengelemiş herşeyi.. Kötülük ve acı hep orda biyerde varmış, onun ötesinde de sevgi, ışık hep varmış.

Mesela tüm o zamanlarda da tam şu anda da satürnün etrafında gaz fırtınaları çakan şimşekler var, o minik taşlar etrafında dönüp duruyo. Dışarda delilercesine yıldız kümeleri, derin bi sessizlik, sonsuzluk, bi varoluş var.. Bunları düşünmek bi meditasyon.. Bunları hissedince etrafındaki minik sorunlara teleskopun tersinden bakabiliyosun..

Haftasonu selimiyeye gittik, bi tanecik gece orda uyuyup ertesi gün dönmek için kaçtık resmek evden :) tüm gün dinlendik hiçbişey yapmayarak, gece de bi şezlonga uzandık.. Bunu daha önce de yaptık, mesela sadece bi gece için kabak koyuna gittik.. Orda bitek şey yapabilirsin. Doğayla başbaşa kalabilirsin.. O kadar.. Şehirdeyken sadece spiritüel olarak değil fiziksel olarak da karmaşanın merkezindeyiz, o yıldızlar kendini gösteremiyo bize biz evminizin balkonundayken.. Ne kadar parlasa da göstermiyo kendini.. Selimiye de samanyolu sereserpe ordaydı.. Burda hepitopu 6-7 tane kocaman parlak yıldız bulabiliyosak, orda sayamıyosun ki gökyüzü yıldızdan zaten.. Özlüyoruz dimi aslında hep orda olan bişeyi görememekten. Diğer çok şey gibi.

Ve sonuç..

Hayatlarımızdaki durumlardan şikayet etmeyi bırakıp sevmiyosak sonlandırıp, seviyosak da sevgiyle kabullenelim. Basit düşünelim. Basite alalım.

Teleskop alalım mesela :) Belki de herkesin evinde bi teleskop olmaması deliliktir. Orda öylece duran bi evren varken bizim ona bakmamamız gerçek bi deliliktir belki de.. (Bu kısım pek yakında bişiler bıdı bıdı)

Haftasonu için de olsa şehirden uzaklaşalım. Maddi bahaneler üretmeyelim, gereksiz şeylere para ve enerji harcamayalım, bunlara ayırabilelim. O kadarını hakedelim.

Evrene uyum gösterelim. Sevelim. Herşeyi sevebilelim.
Sevmekle çoğaldığını görelim hayatın ❤️

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder