1 Ağustos 2016 Pazartesi

Hiç yılmadan dilek tutmaya devam ❤︎



O kadar güzel bi kitap okuyorum kiii...

Bitmeyecek Öykü / Michael Ende

Daha tam yarısındayım. Tam düşündüğüm gibi herşey. 

Doğru kitaplar sana gelir, ya birileri sihirli sözcüklerle önerir, ya alakasız bi zamanda duyarsın ismini, aklında kalır ve bir anda olmadık yerde o kitap gözüne çarpar, ya da öyle birşeyler işte ama her en sevdiğin kitabın tatlı bi hikayesi olur.

Benim öyle en azından.

Çok kitap okuyan birisi değilim ben  ne yazık ki ama her zaman okuduğum bir kitap vardır. Biraz yavaş okuyo olabilirim ya da kitaptan kitaba atlayarak 2-3 kitabı birden ordan oraya yanımda taşırım. Ama bitirince de yeri çok özel olur o kitabın, en sevdiğim cümleleri çizilir, gerekli yerlere ':)' gerekli yerlere ':(' bırakılır. Dönüp dönüp bakarım okuduğum kitaplara.
Öylesine okuduğum bi kitap yok gibi.
Hepsi çok önemli oldu hayatımda hepsini çok severek geri koydum kitaplık rafındaki yerine. 

Zaten öyle çok hikaye roman da okuyamıyorum. İnsanların kafalarında dönüp duran düşünceleri okurken sıkılma geliyo, ya da dizi/film izleme duygusu uyandıran kitaplarda bi hızlanıyo gözlerim ve kendimi kitabın sonuna çoktan bakmış buluyorum. 

Orta okulda Simyacı'yı okuduğumdan beri kişisel gelişim yada varoluşla ilgili kitapları sevdim. İnsanın içsel yolculuğu, evrenle aramızdaki bağ. Sihirli gizemli şeyler.

Şu anda da bana gönderilen bi kitap okuyorum daha öncekilerde olduğu gibi. Hem de bu sefer bi hikaye. Bu kitap hem biraz fantastik hem de ütopik... Hayaller diyarlarında geçiyo ve sihirli şeyler işleniyo...  1982 yılında yazılmış.

Çok ciddi konular yani benim dünyam için.

Kitapta yıldız ışıkları toplayıp onlardan eşya yapanlar, peri beyazları, altın tılsımlar, uğur ejderhaları, simyacı cüceler, ışıklı gece bitkileri, sihirli aynalar var...

Ama tüm bunlar değil asıl beni kitaba bağlayan.

İnanmayı seçtiğim ve hissettiğim şeyleri bu kadar bir arada yazılı olarak elimde tutunca çok garip bi duygu yaşadım. Hikayenin kahramanları çocuk imparatoriçe, tombiş yanaklı bi insan çocuk ve yeşil derili uzun saçlı bir çocuk. 

Beni kitaba asıl bağlayan; kitabın insanın içinde uyuyan güç için yazılmış bi kitap olması. 

Mesela ''varmak istediğin yola dilekler tutarak varabilirsin'' diyo...
 Her dilek seni varmak istediğin yere adım adım götürür çünkü. Çünkü evren hep seninle konuşur, konuşmak ister ama fırsat bulamaz. Dileklerin de bu fırsatlar işte. Sen dilek tutarsın, o dileğin peşinden giderken ilgili herşey ilgini çeker doğal olarak. Evren sana ulaşabilir. Ama sen dilek tutmazsan, yüreğine koymazsan bu dilekleri kapalı olursun. İşaretleri de görmezsin, sesleri de duymazsın.

Sonra mesela anahtarsız bi kapı var.
O kapıdan kimse geçemiyo, herkes çok geçmek istiyo ama anahtarı da yok kapının, tutma yeri de, açılmıyo da. Geçebilmenin tek yolu; tek istediğin şeyin o kapıdan geçmek olmaması, kapıdan geçmeyi herşeyden çok istemediğin zaman açılıyo kapı. Hepimizin yok mu çok ama çok istediği ama bi türlü olmayan bi dileği. Hatta beyinlerimizde şu kısır döngü yok mu?; olmamasından çok korkuyorum diye mi olmuyo acaba, korktuğum başıma geliyo da mı olmuyo yada yeterince çok istemiyo muyum da olmuyo mu. Yani en azından benim beynimde bu bi sarmal olarak arka planda dönüyo bazen hipnoz etkisi yaratabilicek kadar büyük bi güçle :) 

Çünkü çok istemek de çok korkmak da eşit enerji seviyesinde ve ikisi de çok kuvvetli, başaramayacakları yok. Kendini çok istiyo sanarken çok korkuyo da bulabiliyo insan. Yada Çok istemeye çalışırken. Ama çalışılmaz ki çok istemeye, ya çok istersin ya da çok istemezsin.

Ah beyin kıvrımlarım nelerle dolusun :)

Sonunda Atreju (yeşil derili uzun saçlı çocuk :) anahtarsız kapıdan geçmeyi evet istiyo ama sadece bunu düşünmüyo, biliyo ki istediği yere varıcak, ve kapı açılıyo önünde. 
Kitabın içinde kitap var hikayede. 

Kapıldım gidiyorum kitapta yazanlara 
❤︎

Daha sadece yarısında olmama rağmen inanılmaz yerlerdeyim, bakalım bitince ruh halim nasıl olucak, yazarım. 
İnsanın ruh hali belirlermiş yolun sonunu hep. 
Sahip olduklarına ne isim takarsan o olurlarmış.
Serhoşkoma dedim ki bu kitap sanki çok değişik bi iz bırakıcakmış gibi geliyo bende, sanki hiç unutmıcam bu kitabı. Belki de hayatımın bu dönemine rastlamasının da payı büyük bunda. 

Çok kısaca son olanları da özetliyim.

Evimiz satıldı, urladaki evimizin siparişi verildi.
Belediyesel izinler, projeler, işlemler halledilmeye çalışılıyo şimdi.
Herşey film şeridi gibi, şimdiden sadece 2-2 buçuk ay sonra da herşey olmuş olcak kısmetse.
Yazarken bile inanamıyorum. 
Yazdıklarıma bakınca kendimi anahtarsız kapıdan geçiyo gibi hissediyorum :)
Şehirden kaçış planımız çok güzel işliyo, işe yaradı.

Evren,
hiç merak etme biz yılmadan dilekler tutmaya devam edicez,
kulağımız ve yüreğimiz sende,
sen de hep yanımızda ol tamam mı 
❤︎