7 Ağustos 2019 Çarşamba

Koleksiyoner Olmak

İnsanın beyninin kıvrımcıklarının aralarına gizlenmiş bi şekilde gerçekleşmeyi bekleyen evrendeki yıldızlar kadar fazla hayal ve his gizli,
biliyor muydunuz bunu?

Ben şahsen eminim :) Kalbimle biliyorum.
Çünkü gerçekleşen her hayalimin incecik mink köklerinin nasıl bundan yıllar öncesine uzandığına ve ordan beslendiğine defalarca tanık oluyorum. Eski kutulardan, eski resimlerden, eski usblerdeki eski klasörlerdeki dosyalardan. Ne biriktirdiysem onlar serilmiş önüme, yaşamıma dönüşmüşler :)

Neyse ki ve çok şükür.

Ne dinliyorsak, ne dökülüyorsa dilimizden ve ne biriktiriyorsak onu yaşıyorsak; neden harika bir koleksiyoner gibi davranmayalım?

Elimizdeki sepete güzel şeyleri toplayalım, neleri biriktirdiğimizin farkında olalım.

11 Temmuz 2019 Perşembe

CRAFT PAPER CO.



Nasıl heyecanlıyım. 

Hem çok korkuyorum, hem çok cesur hissediyorum kendimi. 

Hem çok kırılganım, hem de o kadar güçlüyüm ki;
 aklımın ucundan geçip de başaramayacağım hiçbir şey yok. 

Çok alışık olduğum, 'konfor alanı duyguları' gerçi bunlar benim için :) Senelerce TEA&POT'ta da tüm ilhamımızı, gücümüzü, özelliğimizi bu duygularımızdan aldığımıza çok inanıyorum.

Craft Paper Co. ile yaşamımızın diğer bir dönemine geçtik.

Bol hayal gücü, bol inanç, bol yenilik, takip, araştırma... İlham toplama, gezme, tanıtma, çalışma, emek demek.

Kendi sesini dinlemek ve peşinden gitmek, sahip çıkmak ve uğruna emek vermek çok önemli şeyler.
Buraya da böyle bir not bırakmak istedim blog tarihimde yer alması için.

❤︎ ❤︎ ❤︎

3 Haziran 2019 Pazartesi

wild, spirit, inspirational



Birçok şey okuyorum, dinliyorum, öğreniyorum, tecrübe de ediyorum ama bu hepsini anladığım anlamına gelmiyormuş. Anlayıp anlamadığımı, aynısını ya da benzerini yaşadığımda kendi içimde, sadece kendi tanık olduğum içsel tepkilerimde görüyorum.
Bazen şok oluyorum çünkü bir milyonuncu kere yaşıyorum ve bir milyonuncu kere aynı yanardağlar patlıyor içimde,
ya da beşyüz milyonuncu kere de olsa yine o adımı atamıyorum.

İnsan ne eğlenceli :) 
Bir çeşit deli aslında.

Yaşamımdaki dönüşümler sürecinde şimdilik edindiğim en kadim bilgi sanıyorum ki 
‘tanık olabilmek.’ 

Bazen başarabiliyorum kendime tanık olmayı ve ne yaşadığımı, neden öyle hissettiğimi, altındaki mesajımı araştırabiliyorum. Yalnız kaldığımda kendimle, bazen o kendi kendime içimdeki gizli kapı açılıp düşüncelerim berraklaştığında, cevaplar ardı ardına içimde yankılandığında kalbim genişliyor. Bu aralar hem ilham kanallarım, hem içimdeki kapılar pencereler, hem de sanki bütün yollar o kadar geniş o kadar açık ki... Yeni yeni anladığım, hissettiğim, bildiğim şeyler var. Adlandırmıyorum onları, sınıflandırmıyorum ya da bildiğim bir şeylere benzetmeye çalışmıyorum. Yepyeni ve öyle pırıl pırıl oldukları gibi kalsınlar diye yerini bile değiştirmiyorum bulduğumda. 

Hissettiğim;
Herkes hem biricik ve tek, hem de bütün.
Ben kimseyi memnun etmek için varolmadım,
Ya da birileri ‘iyi’ desin bana diye değil,
Ya da ‘doğru’ (kime göre ve neye göre ne ise?) olanı yapmak değil varmak istediğim yer.
Mantık, Doğru, ‘-meli,-malı’, Yorum, Hikaye... Bunlar o kadar göreceli ki.

Bir tek şey hissediyorum o da doğal olanın, içten gelenin, varoluşsal olanın peşinden gitmek. 
Kişi, fikir, his, yol, ne olursa; saf ve pürüzsüzse ayırd edebiliyorum. 
Bazı kararlar aldığımda çok saygı duyduğum ve değer verdiğim bir kişi aramıştı ve şöyle demişti;
‘Yepyeni bir dönem başlıyor hayatında. Yalnız bir kadının başaramayacağı hiçbir şey yok. Ne kadar güçlü olduğuna şaşırıcaksın.’ Çok samimi de değildik aslında, çok şaşırmıştım böyle yüreklendirici ve sahiplenici konuşmasına.

Tam da anlamamışım demek ki o an. 

Bilmediği şeyi anlamıyor insan. Bildikleriyle kıyaslıyor, benzetip anladı sanıyor. Bu sebeple bence o kadar çok kişi rüyada yaşıyor ki. Yanlış öğrenilenler rüyası. Başkalarının sesleri dünyası. 
Ben hayal bile etmiyordum limitlerim olmadığını, sınırsızlığı.
Ve bütün limitler, sınırlar kendi beynimin bana oyunu. Kendimi tanımladığım o özlellikler, huyum sandıklarım, parçası olduğum hikaye... Hepsi  beynimin yorumuydu, öyle bir şey yoktu. 
Ben limitsizdim, yeterliydim, sınırsızdı ihtimaller.

Hep olumsuzu olumluya otomatik olarak çevirmeye güdümlü bir yapım oldu, olumsuzluk olmamalıydı sanki, huzursuzluk çok korkunç ve önlenmesi gereken birşeydi... Ama bebek adımlarıyla öğreniyorum artık olumsuzlukları ve huzursuzlukları öylece olduğu gibi kabul etmeyi, düzeltmemeyi, sadece tanık olmayı.

Varolmayı araştırıyorum. 

Kendi varoluşumu, sebebimi, katabileceğimi, alabileceğimi, sürdürebilmeyi, pırıldayabilmeyi, yoluma ışık olmayı, doğru bildiğim yanlışları, yanlış bildiğim doğruları, kendime sahip çıkmayı...

🖤