28 Ağustos 2013 Çarşamba

Biz miniciktik, evren kocaman.. Yine bu cümlenin farkında olduğum bi zamandı hemde bunun farkındaydım.

Ben bildiğim ve merak ettiğim herşeyi başa sarıp sarıp izliyodum, sevmediklerim cesaret edemiyolardı bile burunlarını çıkarmaya saklanmışlardı hepsi. Öyle zamanlarda bütün hastalıkları yenebilirsin, her soruya cevap verebilirsin, herşeyi yapabilirsin. Minik bi süper kahramansın. 

-Ne kadar komik kafana taktıkların, resmen takılıp kalmışsın küçücük düşüncelere, şaka yapıyo olmalısın. Ciddi olamazsın, bunları mı dert ediyosun? Yaa sen salsana bi kendini şöyle, rahat olsana. Hepsi oluuur :)

Böyle der neye baksan. 

Gözgöze gelirsin baktığın şeylerle. Meğersem hiçbiri öylesine orda durmuyolarmış, hepsi hazırlanmış senin için ama sen kafanda o kadar çok yük taşıyomuşsun ki görmemişsin selam bile vermeden geçmişsin bazen. 

Biz minikmişiz, evren kocamanmış. 

Kafa sesimizi kısıp iç sesimiz açınca başka rehbere hiç gerek kalmıyomuş. 

Hiç de mecbur değilmişiz kendimizi mecbur sandıklarımıza, yoo hiç de karşılık almamız gerekmiyomuş koskocaman sevmek için. Çünkü sevmenin çeşidi yok, sevmek sadece sevmek. Herşeyi, olduğu gibi olanı, olduğu için. Kendini sana sevdirmek zorunda olmadığı için. 

Sendeki kaynak sonsuz olduğu için. 

❤❤❤

Biz miniciktik, evren kocaman.. Yine bu cümlenin farkında olduğum bi zamandı hemde bunun farkındaydım.

Ben bildiğim ve merak ettiğim herşeyi başa sarıp sarıp izliyodum, sevmediklerim cesaret edemiyolardı bile burunlarını çıkarmaya saklanmışlardı hepsi. Öyle zamanlarda bütün hastalıkları yenebilirsin, her soruya cevap verebilirsin, herşeyi yapabilirsin. Minik bi süper kahramansın.

-Ne kadar komik kafana taktıkların, resmen takılıp kalmışsın küçücük düşüncelere, şaka yapıyo olmalısın. Ciddi olamazsın, bunları mı dert ediyosun? Yaa sen salsana bi kendini şöyle, rahat olsana. Hepsi oluuur :)

Böyle der neye baksan.

Gözgöze gelirsin baktığın şeylerle. Meğersem hiçbiri öylesine orda durmuyolarmış, hepsi hazırlanmış senin için ama sen kafanda o kadar çok yük taşıyomuşsun ki görmemişsin selam bile vermeden geçmişsin bazen.

Biz minikmişiz, evren kocamanmış.

Kafa sesimizi kısıp iç sesimiz açınca başka rehbere hiç gerek kalmıyomuş.

Hiç de mecbur değilmişiz kendimizi mecbur sandıklarımıza, yoo hiç de karşılık almamız gerekmiyomuş koskocaman sevmek için. Çünkü sevmenin çeşidi yok, sevmek sadece sevmek. Herşeyi, olduğu gibi olanı, olduğu için. Kendini sana sevdirmek zorunda olmadığı için.

Sendeki kaynak sonsuz olduğu için.

❤❤❤


16 Ağustos 2013 Cuma

..gizli sihirli bağ

Sorumlulukların en büyüğü içindeki büyük sonsuz güce, öze sahip çıkmak. Onu hissetmek. Aldanmadan, kapılmadan, orjinalini korumak verilenin. Çünkü verilen öz; parlak, sonsuz, yumuşak, ince, hafif, yüksüz. Sanılan buranın parçası olunması gerektiği. Buraya adapte olunması gerektiği. Ama burası inanılmaz geçici ve anlık. Ve yaratılışımız bizim sandığımızın aksine burası için değil. Öyle olsa herkesin derinlerinde bir yorgunluk, özlem, kırıklık olmazdı. İçlerdeki buruğun sebebi kalabalığa yetişme çabası yüzünden terkedilen ‘öz’ler. İnsanın burdaki kayboluşunun yarattığı bişey. 
Daha çok şeye sahip olmak gerekmiyor, aksine daha az şeye daha çok sahip çıkmak gerekiyor. Özümüze. O kadar.
Görünmeyen gizli sihirli bağı dinlemek.
Ona güvenmek ve bilmek. 

Sorumlulukların en büyüğü içindeki büyük sonsuz güce, öze sahip çıkmak. Onu hissetmek. Aldanmadan, kapılmadan, orjinalini korumak verilenin. Çünkü verilen öz; parlak, sonsuz, yumuşak, ince, hafif, yüksüz. Sanılan buranın parçası olunması gerektiği. Buraya adapte olunması gerektiği. Ama burası inanılmaz geçici ve anlık. Ve yaratılışımız bizim sandığımızın aksine burası için değil. Öyle olsa herkesin derinlerinde bir yorgunluk, özlem, kırıklık olmazdı. İçlerdeki buruğun sebebi kalabalığa yetişme çabası yüzünden terkedilen ‘öz’ler. İnsanın burdaki kayboluşunun yarattığı bişey. 

Daha çok şeye sahip olmak gerekmiyor, aksine daha az şeye daha çok sahip çıkmak gerekiyor. Özümüze. O kadar.

Görünmeyen gizli sihirli bağı dinlemek.

Ona güvenmek ve bilmek


Sorumlulukların en büyüğü içindeki büyük sonsuz güce, öze sahip çıkmak. Onu hissetmek. Aldanmadan, kapılmadan, orjinalini korumak verilenin. Çünkü verilen öz; parlak, sonsuz, yumuşak, ince, hafif, yüksüz. Sanılan buranın parçası olunması gerektiği. Buraya adapte olunması gerektiği. Ama burası inanılmaz geçici ve anlık. Ve yaratılışımız bizim sandığımızın aksine burası için değil. Öyle olsa herkesin derinlerinde bir yorgunluk, özlem, kırıklık olmazdı. İçlerdeki buruğun sebebi kalabalığa yetişme çabası yüzünden terkedilen ‘öz’ler. İnsanın burdaki kayboluşunun yarattığı bişey. 
Daha çok şeye sahip olmak gerekmiyor, aksine daha az şeye daha çok sahip çıkmak gerekiyor. Özümüze. O kadar.
Görünmeyen gizli sihirli bağı dinlemek.
Ona güvenmek ve bilmek. 

Sorumlulukların en büyüğü içindeki büyük sonsuz güce, öze sahip çıkmak. Onu hissetmek. Aldanmadan, kapılmadan, orjinalini korumak verilenin. Çünkü verilen öz; parlak, sonsuz, yumuşak, ince, hafif, yüksüz. Sanılan buranın parçası olunması gerektiği. Buraya adapte olunması gerektiği. Ama burası inanılmaz geçici ve anlık. Ve yaratılışımız bizim sandığımızın aksine burası için değil. Öyle olsa herkesin derinlerinde bir yorgunluk, özlem, kırıklık olmazdı. İçlerdeki buruğun sebebi kalabalığa yetişme çabası yüzünden terkedilen ‘öz’ler. İnsanın burdaki kayboluşunun yarattığı bişey. 

Daha çok şeye sahip olmak gerekmiyor, aksine daha az şeye daha çok sahip çıkmak gerekiyor. Özümüze. O kadar.

Görünmeyen gizli sihirli bağı dinlemek.

Ona güvenmek ve bilmek. 


14 Ağustos 2013 Çarşamba

ne bulduuum

Bi yazı buldum. Eski zamanlarda yazılmış yabancı bi yazının çevirimi. Ben çok beğendim bu yazıdaki sevginin tanımını. Paylaşmak istedim.

"Birini seç, ruhu seni çağıranı, seni net biçimde göreni seç..
Korkabilecek kadar cesur olanı seç..
Elini tut ve onu kalbinin damarlarına götür, orada senin sevecenliğini görsün, orada dinlensin, onun ağır yüklerini kendi ateşinde yak, kül et.
Gözlerinin derinliklerine bak, derinden bak, orada hareketsiz kalanı uyandır, dirilt. 
Utangaç olana cesaret ver, orada ne beklediğini fark et.
Gözlerinin derinliklerine bak
Gözlerinin derinliklerine bak, orada babalarını, dedelerini gör, uzak yerlerde, çok eski zamanlarda savaşa ve şiddete karışmış atalarını gör.
Acılarına, mücadelelerine bir zamanlar…
Ve bırak hepsi gitsin…
Onun atalarından gelen yükü hisset
Sana sığındığında kendini nasıl güvende hissedeceğini bil
Onun öfkesine ayna olma
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, sev, gerçekten sev…
Karşısında kırılganlığın nefesinde kadınlığın bütün ihtişamıyla otur…
Bir çocuğun masumiyetinde, ölümün derinliklerinde, açan bir çağrı olsun, onun gücünü kabul et…
Onu yaraları için cezalandırma.. Senin ihtiyaçlarını ve krıterlerini karşılamadığı için suçlama..
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, sev, gerçekten sev..
Onu çıplak ve özgür olabileceği kadar sev..
Onu doğum ve ölümün döngüsüne bedenini açabilecek kadar sev..
Ve bu fırsat için ona teşekkür et..
Birlikte öfkeli rüzgarlarda ve dingin ormanlarda dans ettiğinizde;
Kırılabilecek kadar cesur ol, izin ver, varlığının yumuşak baş döndürücü yanlarını keşfetsin,
Bilsin ki seni kucaklaşıp sarabilir, koruyabilir
Kollarına at kendini, seni tutacağından emin ol,
Bundan önce binlerce kez düşmüş olsan bile
Ona teslim olarak ona teslimiyeti öğret
Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsan, sev, gerçekten sev..
Destekle, izin ver, duy, kucakla, iyileştir..
Bunun karşılığında sen de beslenecek, desteklenecek ve korunacaksın
Güçlü kollar, net düşünceler, odaklanmış oklar tarafından..
Çünkü eğer izin verirsen, ve seversen gerçekten, sevginin gücü herşeyin üstesinden gelir. “


Benim tatlı minik piskopat hayatım :)

Benim tatlı minik piskopat hayatım :)

Hepimizin de öyle biliyorum. Kendi minik hayatlarımızı kördüğüm yapıyoruz. İçinden çıkamıyoruz sonra. Ne ediyosak kendimiz ediyoruz hep biliyoruz dimi. Kader; tamam inanıyorum ama öyle bi seçim gücümüz var ki aslında şaka gibiyiz. Ama biz seçim yapabilme konusunda diil de olana razı gelme konusunda acayip yetenekli çıktık. Nasıl bırakıyoruz kendimizi olayların akışına tembellikten mi , sıradanlıktan mı bilmiyorum. Böyle bi ‘tamam hı hı peki’ deme halideyiz başımıza gelenlere ama kabul de etmiyoruz sonra, sanki olurken orda diildik biz..

Benim tatlı minik piskopat hayatım diyodum ben :)

Benim komik bi hayatım var gerçekten çok seviyorum ama bi deli bi garip akışı var hayatımın :)  hem çok şanslıyım ben hemde zavallı minnoş durumları var hayatımın. Öyle ki sinirimi bozamıyorum bazen ‘nasıl yaa’ diye hayretlere düşmekten. Çok şükür gerçekten çok şükür :) kıymetini biliyorum hayatımın. Herşey hep toz pembe yolunda diye değil, benim hayatım olduğu için seviyorum onu. Herşeyiyle kabulüm. Uyuz bi yapısı var hayatımın herkesinki gibi ama işte gönlümü alıyo bi şekilde. Hayatımda şanslı çünkü yumuşayıveriyorum hemen :p

Yetenekli olduğum bi konu şu; hepimizin bazı zamanları bi süreliğine sıkışık ve stresli olur. Bi dönemdir hani bu, geçici olduğunu bildiğimiz için idare ederiz. İşte beeennn, yüce bıdık insan benn, böyle zor zamanlarda bikaç halt da kendiliğimden yiyip  iyice zorlaştırıyorum hayatımı sonra aşırı derecede de sakin ve cool karşılayıp sırıtabiliyorum kıs kıs :) napıyorum ben kuzum yahu?

İnsan nasıl zorluyo hayatta sınırlarını. Nereye kadar başarabilme, halledebilme bilinmezliğiyle nelere kalkışıyo :) 

Zaten düzenli aralıklarla hesap sorduğum, sorguladığım, bazen küçümsediğim bazen hayran kaldığım bu ‘yaşam döngüsü’ bu aralar benimle dalga geçer gibi. Komik tesadüfler silsilesi ya, hiç ummadığım zamanlarda öyle minik ama acayip işaretler görüyorum ki bazen.. İşte öyle zamanlarda çok samimi ve sempatik buluyorum hayatımı :) 

Hani ‘Truman Show’ diye bi film vardı, o adamcağız kaç yaşına gelene kadar anlamamıştı oncağızın hayatının bi televizyon şovu olduğunu.. İşte o filmi yazan senaristi anlıyorum ben :) seviyorum bile onu :)

Seviyorum da seviyorum işte birsürü şeyi :p

❤❤❤

not: resim önemli :)

Hepimizin de öyle biliyorum. Kendi minik hayatlarımızı kördüğüm yapıyoruz. İçinden çıkamıyoruz sonra. Ne ediyosak kendimiz ediyoruz hep biliyoruz dimi. Kader; tamam inanıyorum ama öyle bi seçim gücümüz var ki aslında şaka gibiyiz. Ama biz seçim yapabilme konusunda diil de olana razı gelme konusunda acayip yetenekli çıktık. Nasıl bırakıyoruz kendimizi olayların akışına tembellikten mi , sıradanlıktan mı bilmiyorum. Böyle bi ‘tamam hı hı peki’ deme halideyiz başımıza gelenlere ama kabul de etmiyoruz sonra, sanki olurken orda diildik biz..

Benim tatlı minik piskopat hayatım diyodum ben :)

Benim komik bi hayatım var gerçekten çok seviyorum ama bi deli bi garip akışı var hayatımın :) hem çok şanslıyım ben hemde zavallı minnoş durumları var hayatımın. Öyle ki sinirimi bozamıyorum bazen ‘nasıl yaa’ diye hayretlere düşmekten. Çok şükür gerçekten çok şükür :) kıymetini biliyorum hayatımın. Herşey hep toz pembe yolunda diye değil, benim hayatım olduğu için seviyorum onu. Herşeyiyle kabulüm. Uyuz bi yapısı var hayatımın herkesinki gibi ama işte gönlümü alıyo bi şekilde. Hayatımda şanslı çünkü yumuşayıveriyorum hemen :p

Yetenekli olduğum bi konu şu; hepimizin bazı zamanları bi süreliğine sıkışık ve stresli olur. Bi dönemdir hani bu, geçici olduğunu bildiğimiz için idare ederiz. İşte beeennn, yüce bıdık insan benn, böyle zor zamanlarda bikaç halt da kendiliğimden yiyip iyice zorlaştırıyorum hayatımı sonra aşırı derecede de sakin ve cool karşılayıp sırıtabiliyorum kıs kıs :) napıyorum ben kuzum yahu?

İnsan nasıl zorluyo hayatta sınırlarını. Nereye kadar başarabilme, halledebilme bilinmezliğiyle nelere kalkışıyo :)
Zaten düzenli aralıklarla hesap sorduğum, sorguladığım, bazen küçümsediğim bazen hayran kaldığım bu ‘yaşam döngüsü’ bu aralar benimle dalga geçer gibi. Komik tesadüfler silsilesi ya, hiç ummadığım zamanlarda öyle minik ama acayip işaretler görüyorum ki bazen.. İşte öyle zamanlarda çok samimi ve sempatik buluyorum hayatımı :)

Hani ‘Truman Show’ diye bi film vardı, o adamcağız kaç yaşına gelene kadar anlamamıştı oncağızın hayatının bi televizyon şovu olduğunu.. İşte o filmi yazan senaristi anlıyorum ben :) seviyorum bile onu :)

Seviyorum da seviyorum işte birsürü şeyi :p

❤❤❤

not: bu yazıda resim ekstra özenli seçildi :)