9 Aralık 2014 Salı

bir milyon sihir yılı..



Öyle anlar var ki herşeyi birden yapmak isteyebilirsin. Ama herşeyi birden.. 

İyi anlamda diyorum, ilham dolu olan anlardan bunlar. Bu anların sadece bir dakikası; bir milyon sihir yılına eşit.. Neyi hayal etsen yapmış kadar oluyosun. 

Mesela en sevdiğin renklerden bişey çizmek istiyosun, ne çizsem ne çizsem diye düşünürken gözünün önünden geçen tüm görüntüleri çizmişsin gibi yükseliyo enerjin. Sonra yok yok diyosun çizim yapmıyım dur bi şu dikiş eşyalarımı düzeltiyim belki ilham gelir, bişiler dikerim, 'aman ne güzel düğmelerim varmış', 'ne güzelmiş bu kumaşın rengi' derken bi iplik bulup ''bunu kenara ayırıyım; geçen gün aramıştım bulamamıştım'' diyosun.. Pudra renginde bi elbise dikmeyi düşünüyosun, yapabiliceğini hissettiğin an yapmışsın kadar mutlu bi şekilde erteliyosun bunu :) Ama ağır ağır yapıyosun, yavaşça çok önemli işler yapıyomuşsun gibi dikkatlice.. Hani güzel filmlerin bi kısmında sadece fonda piyano olan bi müzik çalar, huzurlu, yıllar geçer orda, sahneler akar.. Öyle işte :) 

BU çok öenmli bişey; Bu bi sihirli güç. Bi gizli güç. Dedim ya bir milyon sihir yılı sevdiğin işle uğraşıp döndüğünde sadece 1-2 saatin geride kalmış oluyo. Elinde somut hiçbişey olmuyo ama zihnen o kadar yol katediyosun ki, kendine bi bakıyosun ''yaa ne istesen yapabilirsin ki'' aslında :) Niye üzülücekmişsin ki zaman ayıramıyosun diye. (bu cümleyi okuyan kişi yazanın aslında nasılda yazık hiçbişeye zaman ayıramadığını sanar, ama yanılır :)

Bu küçük bi maymunluk. Eğer çok az veya verimsiz boş zamanların varsa bu yöntem hep iyi gelir :)

Zihnin ne kaydederse o duyguyla geçiyosun bir sonraki zamana. O yüzden ilk blog yazılarımdan bu yana hep aynı şeyi hep derim; yaşadıklarına ne tepki verirsen onu yaşamışsındır. Küçücük bişeyi abartıp talihsizliğe de dönüştürebilirsin, seni üzen bir olayı sevgi gücünle iyileştiredebilirsin.. Sandığımızdan daha büyük bi güce sahibiz.

Boş zamanlarında kendi kendine kafasında hayıflanan, ''kendi kendine bile'' şikayet eden insanlar var hepimiz tanıyoruz, neden onların tam tersi kendimiz olmayalım ki.

Buraya kadar ki kısım yazımın birinci bölümüydü.

Şimdiden sonrasının baş kısmıyla hiç ilgisi olmıcak. Pek yazamadım da son zamanlarda, parça parça yazmak istediğim birbiriyle de alakası olmayan konular var. Hep o bir milyon sihir yılında düşündüm, yazmışım gibi sevindim, kafamda oturttum yazamadan geçtim :) 


Çok biçimlendiriyoruz kendimizi zamanla. Dersler çıkarıp ona göre rütuş yapıyoruz kendimize.  Her rütuşta ''hıh şimdi daha iyi oldu'' diyoruz son halimize bakıp. 

Bu yolculuğun asıl amacının tamamen kendimizi bulmak ve sevmek olduğuna çok inanıyorum. Başka kimseyle çok ilgili değil. En çok uzak durduğum fikir kendini artık iyi tanıdığını sanmak ve pek çok şeyin en iyisini bildiğini sanmak. Bu ancak kendini çok iyi kontrol etmeyi öğrenmiş olmak olabilir diye düşünüyorum. Bende yapabiliyorum. Herkes de yapabiliyo. Kendimizi kontrol ediyoruz, ehlileştiriyoruz, tutuyoruz. Nasıl yanlış ama. Nasıl aynı kalıplara sıkışık aslında çoğumuz.  

Halbuki nasıl da sınırsız, kalıpsız içimizden geçenler..

Şöyle ki, kalıplara girmek olmamalı hayatı öğrenmek ve kendini bilmek. Kendini öğrendikçe daha çok sınır tanımaz olması doğasında kişinin. Daha kalıba sığmaz, daha parlak daha güçlü olması gerekmez mi. Enerjisi gökyüzüne kadar taşar, ışığı ta uzaktan görünür. Elinden herşey gelir, neyi tutsa oldurur. Neyi istese başarır. 

Ama biyerlerde yanlış anlamış olucak insan ki aynılaşıp, benzemeyi başarı sanıp, herkesin istediğini istemeyi, herkesin dediğini yapmayı düzenin parçası olmak ilan etmiş. Bilmiyorum. Bişeyler feci ters geliyo gözüme de daha anlayıp düzeltemiyorum. 

Daha ikna edemedim kendimi benimle kaçmaya :) 

Ama çok seviyorum, tanıdıkça daha çok seviyorum hayatımı. Kocamı. İşimi. Evimi. 
Sevmeyi öğreniyorum. 
Çook siviyoruumm.

1 yorum:

  1. çok doğru yazıyorsun nihancım bence çok doğru bir noktadasın:)

    YanıtlaSil